Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “50 milyar dolar Türkiye’de kalacak. Teknoloji seviyesi yüksek veya yoğun dış ticaret açığı verdiğimiz 919 ürünü yerli imkan ve kabiliyetlerle üretecek yatırımları, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı kapsamında destekliyoruz” açıklamasında bulundu.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı” kapsamında, teknoloji seviyesi yüksek veya yoğun dış ticaret açığı verilen 919 ürünü yerli imkan ve kabiliyetlerle üretecek yatırımları destekleyeceklerini belirterek, programın 2021 yılı çağrı planını paylaştı.
Bakan Varank, Twitter hesabından, “50 milyar dolar Türkiye’de kalacak.” notuyla Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı kapsamında desteklenecek öncelikli ürünlere ilişkin bilgi verdi.
“Yerli imkanlarla üretimi destekliyoruz”
Paylaşımında, infografikle program kapsamında çıkılacak çağrıların detaylarını aktaran Varank, “Teknoloji seviyesi yüksek veya yoğun dış ticaret açığı verdiğimiz 919 ürünü, yerli imkan ve kabiliyetlerle üretecek yatırımları, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı kapsamında destekliyoruz.” ifadesini kullandı.
İnfografiğe göre, “kimya”, “bilgisayar-elektronik ve optik”, “makine”, “eczacılık”, “elektrikli teçhizat”, “ulaşım araçları”, “tıbbi cihaz” veya bu 7 alanda sektörün gelişimi için kritik önemi olan diğer sektörlerden seçilen 919 ürün ve yenilikçi alan belirlendi.
Ürünler seçilirken, cari açığa katkı ve ihracat potansiyeli, ürün karmaşıklık ve yoğunlaşma endeksleri, yatırım başına katma değer, ürün ileri-geri bağlantıları gibi temel kriterler dikkate alındı.
Bu kapsamdaki yatırımlara, yatırım yeri tahsisi, enerji ve sermaye desteği, KDV istisnası, nitelikli personel desteği ve vergi indiriminin de aralarında bulunduğu çeşitli destekler sağlanacak.
4 çağrıya çıkılacak
Program kapsamında 2021’de 4 çağrıya çıkılması planlandı. Ulaşım araçları, elektronik, elektrikli teçhizat ve makine sektöründeki yatırımlara ilişkin mart-nisan döneminde “Mobilite Çağrısı” açılacak.
Mayıs-haziran döneminde çıkılacak “Sağlık ve Kimya Ürünleri Çağrısı” ile eczacılık, tıbbi cihaz ve kimya sektöründeki öncelikli ürünlere yönelik yatırımlar desteklenecek.
Program çerçevesinde “Dijital Dönüşüm” çağrısına temmuz-ağustos döneminde, “Üretimde Yapısal Dönüşüm” çağrısına da eylül-ekim döneminde çıkılacak.
“Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı” hakkında detaylı bilgilere “www.hamle.gov.tr” adresi üzerinden ulaşılabiliyor.
7 sektör belirlenmiş, 2 milyar destek verilmişti
Program kapsamında ilk aşamada, makine sektöründe açılan çağrıyla 2 milyar liralık servo motorlar, CNC tezgahları, eklemeli imalat makineleri gibi yüksek teknolojili ürün yatırımları desteklenmişti.
Resmi Gazete’de 27 Şubat’ta yayımlanarak yürürlüğe giren Öncelikli Ürün Listesi Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile program kapsamında 7 odak sektörde yerli üretimin sağlanması veya üretim kapasitesinin artırılması için destek verilecek ürünlerin listeleri ilan edilmişti.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Çalışmaları ay sonuna kadar tamamlayıp faz aşamasına geçmeyi planlıyoruz. Dünyada bu alanda özellikle Dünya Sağlık Örgütünün listesine girmiş çalışmalar var ama şu ana kadar sadece bir çalışma faz 1’e geçmiş durumda. İnşallah biz ikincisi olacağız.” dedi.
Türkiye, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı en yenilikçi aşı yöntemlerinden biri olarak kabul edilen virüs benzeri parçacıklara (VLP) dayalı aşı çalışmalarında kritik bir aşamaya geldi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sağlık Bakanlığı ile koordine halinde ocak ayı sonuna kadar insan çalışmasını başlatmak için çalıştıklarını belirterek, ‘İlk aşamada 50 milyon doz aşı üretebilecek kapasite kuruluyor. Bu inovatif bir aşı metodu olduğu için dünyadan buna talep olabilir.’ dedi.
Bakan Varank, dünyada sayılı, “TÜBİTAK Covid-19 Türkiye Platformu” kapsamında ise tek VLP ile geliştirilen aşı çalışmasını yerinde gözlemledi. Nobel İlaç’ın TÜBİTAK Marmara Teknokent’teki (MARTEK) Biyoteknolojik İlaç Tesisi’ni ziyaret eden Varank, çalışmalar hakkında yetkililerden bilgi aldı.
Bakan Varank’a, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ile TÜBİTAK MARTEK Genel Müdürü Mehmet Ali Okur da eşlik etti.
Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy’un ev sahipliğindeki ziyarette, Nobel İlaç Biyoteknoloji ve Yeni Ürün Değerlendirme Direktörü Dr. Hasan Zeytin, Varank’a yürüttükleri çalışmalar hakkında sunum yaptı.
Varank, sunumun ardından aşı çalışmalarının yapıldığı laboratuvarda incelemelerde bulundu.
Bakan Varank, yaptığı açıklamada, Türkiye’de hem biyoteknolojik hem de kimyasal ilaç açısından önemli tesislere sahip bir firmada incelemede bulunduğunu belirterek, “Bölgedeki en önemli yatırımlardan biri burada diyebiliriz. TÜBİTAK MARTEK önemli bir teknopark. İleri düzeyde araştırmalar yapılıyor.” diye konuştu.
Bakan Varank şunları söyledi:
“Bilim insanlarına, ‘virüsle mücadele edebilecek hangi projeniz varsa bu aşı veya ilaç olabilir, korucu malzemeler olabilir, sizi desteklemek istiyoruz, yeter ki bu musibetle dünyanın mücadelesine Türkiye’nin de katkısı olsun hem de vatandaşlarını koruyabilsin.’ dedik. Bu fikirle yola çıkarak TÜBİTAK Covid-19 Türkiye Platformu’nu oluşturduk. Bu platform çatısı altında 17 farklı projeyi destekliyoruz. Bunlardan 8’i aşı çalışması. İlk günden itibaren gerek Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı gerek TÜBİTAK ve gerekse Sağlık Bakanlığı olarak süreci yakından takip ediyoruz.“
Varank, bilim insanlarına yardımcı olmaya ve insan kaynağına katkı sağlamaya çalıştıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu platform çatısı altındaki en önemli projelerden birisi, VLP denilen virüs benzeri parçacıklara dayanan aşı çalışması. Burada İhsan Gürsel ve Mayda Gürsel hocalarımız bu projeyi aslında başka bir platform için geliştirirken salgın çıktığında hemen bunu kendi platformlarına adapte ederek VLP’yle ilgili aşı çalışmasını hızlıca başlattılar. Bu aşı çalışmasında önemli bir aşamaya geldik. Aşının faz aşamasına yani insan denemelerine geçmesi için bir üretiminin yapılması gerekiyor.“
“İnşallah ikincisi biz olacağız”
Nobel İlaç’ın Sağlık Bakanlığının GMP sertifikası verdiği bu tesislerinde şu anda aşının faz çalışmalarına, insan çalışmalarına geçmesi için gerekli üretimlerin yapıldığına işaret eden Varank, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu üretimlerin kalite kontrollerinin yapılması lazım. Bunun yanında toksisite çalışması, yani insana ya da herhangi bir canlıya zarar verip vermediğinin çalışmalarının yapılması lazım. Tüm bu çalışmaları ay sonuna kadar tamamlayıp faz aşamasına geçmeyi planlıyoruz. Dünyada bu alanda (VLP aşı) özellikle Dünya Sağlık Örgütünün listesine girmiş çalışmalar var ama şu ana kadar sadece bir çalışma, faz 1’e geçmiş durumda. İnşallah biz ikincisi olacağız.”
Varank, çalışmanın oldukça inovatif bir yöntem olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
“Protein tabanlı bir çalışma olduğu için de oldukça güvenilir ve etkisi de oldukça yüksek bir çalışma olduğuna inanıyoruz. Elbette bunları kanıtlamak için faz çalışmalarının, insan denemelerinin tamamlanması gerekiyor. Dünyada da ses getireceğine inandığımız virüs benzeri parçacıklara dayalı aşı çalışmamızda inşallah ay sonuna kadar Sağlık Bakanlığımızla koordine halinde insan çalışmasına başlamak istiyoruz. Burada alacağımız neticelere göre dünyada büyük etki oluşturabilecek bir aşıyı özel sektörümüzün de desteğiyle üretebileceğimize inanıyoruz. Faz çalışmalarına bir an önce geçebilirsek buradan dünyaya bir müjde veririz diye inanıyorum.“
İlk aşamada 50 milyon dozluk kapasite kuruluyor
Aşının faz çalışmalarında başarılı olması halinde seri üretime geçileceğini aktaran Varank, “İlk aşamada 50 milyon doz aşı üretebilecek bir kapasite kuruluyor. İhtiyaç halinde bunu artırabiliriz. Bu inovatif bir aşı metodu olduğu için dünyadan buna talep olabilir. Özel sektörümüz ve Sağlık Bakanlığımızla koordinasyon halinde tüm bu süreçleri yürütüyoruz.” dedi.
Türkiye’nin ilk teknokentlerinden biri
MARTEK, 1992’de TÜBİTAK Gebze yerleşkesinde Türkiye’nin ilk teknokentlerinden biri olarak kuruldu. 29 yıldır bilim ve teknoloji alanında Ar-Ge faaliyetleri yürüten firmalar için uzman ortamlar sağlayan MARTEK, ortak hedeflerde olan firmaların eşleştirilmesi, kümelenme ve ağ kurma çabalarının artırılmasını teşvik ediyor. MARTEK, global ortaklıklarla Ar-Ge merkezli projelerin üretilmesini sağlıyor.
2 bin litrelik üretim potansiyeli
Nobel İlaç, 2019 yılında Biyoteknolojik İlaç Tesisi’ni kurdu. Yılda 4 biyoteknolojik ürün geliştirme ve 2 bin litrelik üretim potansiyeli bulunan tesis, 40 seri biyoteknolojik ilaç üretimi yapabilecek kapasiteye sahip bulunuyor.
VLP aşılar, bir bağışıklık tepkisi uyandıran ancak hastalığa neden olmayan virüs benzeri parçacıklardan geliştiriliyor. Yeni bir yöntemle geliştirilen bu aşılar, bazı hastalıklar için halihazırda insanlarda kullanılıyor. Ancak dünyada Kovid-19 virüsü için onaylanmış bir VLP aşısı bulunmuyor.
Cezeri ekibiyle de görüştü
Bakan Varank, Nobel İlaç’ın ardından yine MARTEK’te bulunan Baykar Cezeri Yapay Zeka Robotik Teknolojileri Ofisi’ni ziyaret etti. Çalışmalar hakkında yetkililerden bilgi alan Varank, çalışmaları yerinde inceledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulan ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen “1 Milyon Yazılımcı Projesi” kapsamında bugüne kadar yapılan 451 bin başvurudan BTK Akademi’ye kayıtlı 372 bin kişinin online eğitimi sürüyor.
Söz konusu eğitimin verildiği BTK Akademi, 2017’de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı bünyesinde kuruldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla 2020 yılı şubat ayında BTK ana yerleşkesinde halkın hizmetine açıldı.
49 bin dakika çevrimiçi eğitim verilebiliyor
Merkez Binasında 1 eğitmen odası ile 5 teknoloji eğitim sınıfının yer aldığı BTK Akademi bünyesinde oluşturulan Online Eğitim Portalına ise “btkakademi.gov.tr” adresinden ulaşılabiliyor. Eğitimlerin ücretsiz verildiği BTK Akademi Online Eğitim Portalına, e-Devlet şifresiyle giriş yapılıyor. Portalda 13 farklı kategori altında 85 konu başlığında, 1200 bölüm toplam 49 bin dakika çevrimiçi eğitim verilebiliyor.
Yetişmiş insan gücüne ihtiyaç çok fazla
Bilgi teknolojilerinde yetişmiş insan gücü açısından ABD, Çin ve Hindistan sektörün lokomotif ülkeleri konumunda bulunuyor. Almanya, İngiltere gibi AB ülkeleri, 2020 sonuna kadar 1 milyon yazılımcı sayısına ulaşmayı hedefliyor.
Türkiye’de ise yazılımcı sayısı şu an itibarıyla 140 bin civarında bulunuyor. Bilgi teknolojilerinin her alanda çok daha fazla kullanılmasından kaynaklı bu alandaki yetişmiş insan gücüne ihtiyaç artarken, birçok şirket bu ihtiyacını Hindistan, Çin ve Avrupa ülkeleri üzerinden karşılamaya başladı.
Türkiye’nin yazılımcı sayısını arttırmak amacıyla başlatıldı
Sınırlı sayıda yazılımcı olmasından kaynaklı olarak yazılımcılar, bir projede hem sistem analisti, yazılım testçisi, hem proje yöneticisi, veri tabanı uzmanı hem tasarım uzmanı hem de güvenlik uzmanı gibi birçok rolü aynı anda üstleniyor. Yazılımcılar açısından bu hem çok yorucu hem de işin kalitesini düşüren sorun haline gelirken, Türkiye’nin yazılımcı sayısını arttırmak amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “1 Milyon Yazılımcı Projesi” başlatıldı.
Eğitimler ücretsiz veriliyor
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında 2023’e kadar bu alanda 1 milyon yeni istihdam sağlaması amaçlıyor. Bugüne kadar 451 bin başvurunun gerçekleştiği projede BTK Akademi’ye kayıtlı 372 bin kişinin online eğitimi sürüyor.
BTK Akademi Online Eğitim Portalı’ndan ücretsiz verilen eğitimi almak isteyen her Türk vatandaşı, portala e-Devlet üzerinden giriş sağlayabiliyor.
Portaldaki toplam 49 bin dakika eğitimin, 44 bin 83 dakikası bilgi teknolojileri alanında olan 19 eğitimden oluşurken, eğitmenler de benzer platformlarda eğitim verenlerden en yüksek beğeni alanlardan seçildi.
Projede hem giriş seviye hem de ileri seviyede eğitimler veriliyor. Giriş seviye eğitimlerinde, asgari lise mezunu olan, bilgi teknolojileri alanına yatkın ve meraklı kişiler hedefleniyor. İleri seviye eğitimler ise sektörde çalışan ve kendini ilgili konuda yetiştirmek isteyenlere yönelik hazırlandı.
Eğitimler yıl sonuna kadar 100’ün üzerine çıkacak
Toplamda 19 eğitimle başlayan, yıl sonuna kadar 100’ün üzerine çıkacak eğitimlerle sektöre personel istihdamı sağlanacak.
BTK Akademi Online Eğitim Portalı’nda, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından oluşturulan CV bank ikonu da yer alıyor. Burada yer alan https://www.1milyonistihdam.hmb.gov.tr/ adresindeki öz geçmişleri dolduranların BTK Akademi’de aldıkları eğitimler ve bunlara ait başarı puanları görüntülenecek. Böylece şirketler, kendilerine uygun adayları buradan bulabilecek.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Proje ekibimizin hazırladığı Türkiye Açık Kaynak Platformunun iki yıllık çalışmalarına kalkınma ajanslarımız 30 milyon lira katkı sunacak” dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye Açık Kaynak Platformunun düzenlediği çevrim içi seminerin açılışında yaptığı konuşmada, 2 bine yakın katılımcının bu seminerlere kayıt yaptırdığını söyledi.
Bu talepten memnun olduklarını anlatan Varank, “Yazılım ekosisteminin geliştirilmesini Bakanlık olarak çok önemsiyoruz. Dijital dönüşüm ve yapay zeka temelli tüm teknolojilerin tabanında yazılım var. Ekonomide rekabet gücü kazanma, doğru veriye ulaşma, veriyi analiz etme ve en uygun çözümü geliştirmede de yine yazılım teknolojilerine ihtiyaç duyuyoruz. Yeni tip koronavirüs (COVID-19) ile sarsılmaz dediğimiz ekonomik düzenlerin nasıl sarsılmaya başladığını gözlemliyoruz” dedi.
“Tüm bu ekosistemin omurgasını insan kaynağı oluşturuyor”
Varank, kişiye özgün eğitim, lojistik, insansız hava araçlarıyla teslimat, mikro ödemeler, süreç otomasyonu gibi iş alanlarının güç kazanmaya başladığına işaret ederek, bunların da hepsinin temelinde yazılım teknolojilerinin olduğunu açıkladı.
Bugün bir taraftan simülasyon teknikleriyle pandemi yapısına, ilaç ve aşı geliştirerek tedavide nasıl ilerleyeceklerine dair çalışıldığını anlatan Varank, “Diğer taraftan da teması takip ederek, hastalığa yakalanmayı engellemek için yazılım teknolojilerini kullanıyoruz. Tüm bu ekosistemin omurgasını insan kaynağı oluşturuyor. Bu bilinçle geçen sene Türkiye Açık Kaynak Platformunu kurduk” dedi.
Varank, platformda, özel sektörden, kamudan, sivil toplum kuruluşlarından (STK) ve üniversitelerden paydaşların olduğunu hatırlatarak, hedeflerinin Türkiye’deki yazılımcı sayısı ve niteliğini artırarak yeni teknolojilerde küresel marka ve çözümler ortaya çıkarmak olduğunu söyledi.
Platformun 2 yıllık çalışma programı hazır
Platformun, şirketlere, girişimcilere ve araştırmacılara tek başlarına yapamayacakları projelerde rekabet öncesi iş birliği ortamı sunduğuna dikkat çeken Varank, şöyle konuştu:
“Bu sayede yetkin, güvenli, fonksiyonel ve rekabetçi çözümler geliştirmenin önü açılmış oldu. Platformda 60’ı aşkın şirket, 50’den fazla üniversite, sektör temsilcisi STK ve topluluk üyesi binlerce yazılımcı bulunuyor. Burada sadece yazılım geliştirenler değil, yeni teknolojilerde yazılım ihtiyacı olan şirketler de bizim paydaşımız. Platform aracılığıyla ihtiyaç sahibiyle yazılım geliştiricileri bir araya getiriyoruz.”
30 milyon liralık katkı
Varank, proje ekibinin, platformun gelecek 2 yıllık çalışma programını hazırladığını belirterek, “Bilişim Vadisi ve TÜBİTAK-TÜSSİDE yürütücülüğündeki bu programa, İstanbul ve Doğu Marmara kalkınma ajanslarımız 30 milyon liralık katkı sunacak” dedi.
Hem kamu hem özel sektör desteğiyle 2023 yılında 500 bin yazılımcı ve yazılımda küresel ürünler geliştirilen bir ülke hedefine hızla yaklaşacağını vurgulayan Varank, platformda yapılacaklar ve burada yer alan projelere ilişkin bilgi verdi.
Yazılım okulları açılıyor
Varank, proje içinde yer alan yazılımların geliştirilmesi çağrısında bulunarak, “Milli ve özgün yazılımların geliştirilmesinde varlığınızı hissettirin. Açık Kaynak Platformu kanalıyla kodlama eğitim programları düzenleyecek, Bilişim Vadisi ve İstanbul’da yazılım okulları açacağız. Oyunla öğrenme temelli bu okullar her sene binlerce mezun verecek” dedi.
COVID-19 tehdidi sona erdiğinde okulların faaliyetlerine başlayacağını ifade eden Varank, verecekleri kodlama eğitimleri ve bugün ilkini başlattıkları seminerler serisinin, işe sıfırdan başlayanlar için önemli bir rehber olacağını söyledi.
Varank, gençlerin yetenek setlerini çeşitlendirmelerinin önemli olduğunu belirterek, onlardan kodlamaya ve yabancı dil öğrenmeye zaman harcamalarını istedi.
“Türkiye’nin aşı üretim tesisi olmadığı doğru değil”
İki hafta önce Türkiye’nin COVID-19’a odaklanan ilk sanal konferansını gerçekleştirdiklerini anımsatan Varank, şöyle konuştu:
“Konferansta üniversite öğrencileri ‘Biz de bu çalışmalara katkı sunmak istiyoruz’ dediler. Biz de COVID-19 ile ilgili çalışmalara yönelik özel bir staj programı başlattık. Konu aşı olunca, görsel ya da yazılı medyada denk gelmiş olabilirsiniz, Türkiye’nin aşı üretim tesisinin olmadığı söyleniyor, doğru değil. Bu yönde yapılan açıklamalar bence iyi niyetli de değil.”
Varank, 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmelikle veteriner tıbbi ürün üretim izni verilmiş yerlerde, uygun formda ve sınıfta beşeri tıbbi ürünlerin üretilmesinin de mümkün olduğunu dile getirerek, eğer bir tesis hayvan aşısı üretebiliyorsa Sağlık Bakanlığı denetiminden geçerek insan aşısı da üretebileceğini söyledi.
“Dijital rozet vereceğiz”
Türkiye’nin hayvan aşıları alanında oldukça güçlü, yetkin ve dünya standartlarında üretim altyapısı olduğunu vurgulayan Varank, “Bu altyapılar, uygun tedbirler alınarak çok hızlı bir şekilde viral insan aşısı üretimi de gerçekleştirebilir. Dolayısıyla ülkemizin aşı üretimi potansiyeli ve tesisi olmadığı yönündeki yorumlar gerçeği yansıtmıyor” dedi.
Varank, seminere özel ve kamudan 70’e yakın uzmanın katkı sağladığını ifade ederek, 8 haftalık seminer programına açık kaynak yazılımlarla başladıklarını açıkladı.
Seminerin PARDUS, yapay zeka, veri bilimi gibi konularla devam edeceğini anlatan Varank, “Seminer programının ardından, farklı yaş gruplarını ve yetkinlikleri hedefleyen eğitim programlarımız başlayacak. Eğitimleri başarıyla tamamlayan katılımcılara, dijital rozet vereceğiz” diye konuştu.
“En hızlı artan ülkeler arasında 6’ncı sıraya çıktık”
Varank, 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nde yazılım alanında 500 bin yazılımcı sayısına ulaşma hedefinin bulunduğunu anımsatarak, “Halihazırda ülkemizde 170 binin üzerinde yazılım geliştiricimiz var. Geçen sene GITHUB’a katkısı 20 bin kişiyi geçen ve en hızlı artan ülkeler arasında 6’ncı sıraya çıktık” ifadelerini kullandı.
Türkiye nüfusunun ortanca yaşının 32 olduğuna işaret eden Varank, şunları anlattı:
“Nüfus piramidinin bize sunduğu avantajı en iyi şekilde kullanmak durumundayız. 200’ü aşkın üniversite, 1500’ün üzerinde Ar-Ge ve tasarım merkezi, 84 teknopark ve 2 bini aşkın yerli ve yabancı yazılım şirketimizle açık kaynak ekosisteminde büyük işler başarabiliriz.”
“Yazılım alanı hiçbir zaman ölmeyecek”
Varank, COVID-19 salgınının gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımını ortadan kaldırdığını belirterek, kimi ülkelerin ekonomik ya da sosyal avantajlarının virüs karşısında bir işe yaramadığını dile getirdi.
Küresel düzende herkesin eşitlenmiş durumda olduğunu vurgulayan Varank, şunları söyledi:
“Bu eşitliği bozan, yaşadığımız sorunları çözen teknolojileri geliştirenler olacak. Bundan sonraki dönemde, önleyici hassas tıp çözümleri, blokzincirle tedarik zinciri yönetimi, otonom teknolojiler, kesintisiz bağlantı çözümleri, kapsayıcı mikro ödeme sistemleri ve etik veri yönetimi üzerine geliştirilen ürünler hızla hayatımıza girecek. Belki de şu an hiçbirimizin adını dahi bilmediği yeni kavramlar geleceğin trendleri olacak. Bana öyle geliyor ki yazılım alanı hiçbir zaman ölmeyecek.”
Varank’ın açılış konuşmasının ardından, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır seminer programını anlattı. Etkinlikte daha sonra çevrim içi eğitimlere başlandı.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii
Başkanı İsmail Demir, savunma sanayisi şirketlerinin sahip oldukları
teknolojik birikimle, solunum cihazları konusunda kapılarını sonuna
kadar açtığını ve her türlü kabiliyetlerini sahaya sürdüklerini
belirtti.
Türk savunma sanayisi, sahip olduğu birikim ve başarılarını sağlık alanına da yansıtmak için her türlü desteğe hazır bulunuyor.
Sektör, elektronik ekipmanlar, devreler, görüntüleme ve görüntü işleme
cihazları, mikro elektromekanik sistemler, kontrol sitemleri, tıbbi
cihaz ve aletlerde kullanılabilecek malzemeler ve malzeme teknolojileri,
kimyasal, biyoloji ve radyasyon ile ilgili teknolojilerdeki kazanımlar,
sağlık alanındaki ihtiyaçların karşılanmasında önemli katkılarda
bulunabilecek.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, yeni tip
koronavirüs (Covid-19) salgını dolayısıyla alınan tedbirlere ve sağlık
sektöründe ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanmasında savunma sanayisi
şirketlerinin yapabilecekleri katkılara ilişkin değerlendirmede bulundu.
Salgına karşı ülke çapında alınan önlemlere savunma sanayisi olarak
uyduklarını ifade eden Demir, bir taraftan da faaliyetlerini
sürdüklerini söyledi. Demir, bu kapsamda, mutlak gerekli işlerde görevli
personeli firmalarda tuttuklarını, çalışma sırasında gerekli
tedbirlerin alınmasını sağladıklarını, evden çalışma uygulamalarının
hayata geçirildiğini bildirdi.
İsmail Demir, “Ana unsur kritik işlerimizi aksatmadan yürütmek, aynı
zamanda personelin sağlığını muhafaza etmek. Sektörde oluşan bilgi
birikimi ve personelin yetkinliği bizim için önemli. Onların sağlığını
korumak ve maksimum ölçüde faydalı olmalarını sağlamak açısından hem
faaliyetlerimizi sürdürüyoruz hem de sağlık kurallarına azami uymalarını
garanti altına alacak tedbirlerle çalışmalara devam ediyoruz.” dedi.
“Savunma projeleri için tedbir alıyoruz”
Sektördeki ana yüklenicilerin tedarik süreçlerinin gelişmelerden ister istemez etkilendiğine işaret eden Demir, şöyle konuştu:
“Her ne kadar ‘Şirketlerimiz işleri aksatmadan devam ettirsin.’ desek
de bir ekosistemden beslenen tedarik süreci var. Bu ekosistemde gerek
yurt içi gerek yurt dışı kaynaklı süreçler bir yavaşlamaya sebep oldu.
Belirli projelerde mücbir sebepler oluşması durumunda bu başvuruları
inceliyoruz, gerçekten mücbir sebep görüyorsak onunla ilgili tedbir
alıyoruz. Şu anda bile o mücbir sebebin gerçekten olmaması için
elimizden gelen gayreti gösteriyor, alt yüklenici bazında da çarkın
dönmesi, sistemin çalışması gerektiğini vurguluyoruz. Bu mücadelede
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde alınan tedbirlere
savunma sanayisi olarak azami ölçüde riayet ederken, kritik olan savunma
sanayisi üretimini, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme çalışmalarını da
aksatmadan devam ettirmeye çalıştığımızı belirtmek isteriz.”
“Kazanımlar diğer sektörlere aktarılmalı”
İsmail Demir, savunma kavramının bir bütün ve bir anlayış meselesi
olduğunu, sadece silahlı kuvvetlerin veya güvenlik güçlerinin
ihtiyaçları ve donanımları karşılanarak sağlanamayacağını vurguladı.
Toplumun refah ve huzurunun toptan sağlanmasının önemine işaret eden Demir, şu değerlendirmede bulundu:
“Bunu etkileyen bir dizi faktör var. Şu anda sağlığı konuşuyoruz,
enerji, iletişim, siber güvenlik, tarım, ulaşım olabilir. Bunlarla
ilgili bütüncül bakış açısı çok önemli ve burada da bir toplumun refah
ve huzurunu sağlayacak tedbirler alınırken yerli ve milli
teknolojilerin, milli teknoloji hamlesinin savunma sanayisindeki
örneklerinden hareketle diğer alanlarda da harekete geçmeli. Şu anda
sağlıkta oluşturulan farkındalık önemli. Savunma sanayisi şirketleri
bünyesinde gerek elektronik teknolojiler, milli teknolojiler arasına
mikro mekanik sistemler, malzeme çalışmaları, görüntüleme sistemleri ve
görüntü işleme sistemleri gibi bir dizi teknoloji alanında, aynı zamanda
biyolojik, kimyasal, radyasyonla ilgili teknolojiler anlamında
kazanımlar var. Bu kazanımların diğer sektörlere aktarılması ve
kullanılması önemli.”
“Şirketlerin kapıları sonuna kadar açık”
Teknoloji geliştirme ve ürünleştirmede savunma sanayisi şirketlerinin
önemli bir altyapısı ve kabiliyeti bulunduğunu vurgulayan Demir, bu
şirketlerin başta sağlık olmak üzere çeşitli alanlarda yürütülecek
çalışmalara büyük katkıları olabileceğine inandıklarını dile getirdi.
Demir, bu katkının doğrudan, dolaylı, ortaklık şeklinde olabileceğine dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Savunma sanayisinde mevcut kabiliyetlerin çoklu kullanımı anlamında
zaten zaman zaman gündem oluşmuştu. O teknolojiler elimizde hazır
bulunurken diğer alanlara çok rahatlıkla uygulanabileceğini düşünüyoruz.
Oluşan farkındalık milli teknoloji hamlesinin sağlık alanında harekete
geçirilmesi için bir uyanma vesilesi olacak. Bugünlerde aktif olarak
konuşulan ventilasyon cihazları gibi konularda, cihazların alt
bileşenlerinin veya belirli teknoloji ihtiyaçlarının karşılanması,
mevcut altyapı, test altyapısı ve tesislerin kullanılmasına yönelik
savunma sanayisi şirketleri sonuna kadar kapılarını açmış ve her türlü
kabiliyetlerini sahaya sürmüş durumdalar.”
Savunma sanayisinin yerli ve milli sağlık teknolojilerinin inşası
amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki TÜBİTAK ve
enstitülerinde yürütülen Ar-Ge çalışmaları sonucunda elde ettiği
teknolojik kazanımları, bütün kabiliyet ve altyapılarıyla sağlık
sektöründe faaliyet göstermeye hazır olduğunu ifade eden Demir,
“Sektörümüz bu yolda, başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere ilgili tüm
kurumlarımızın destekçisi olacaktır.” diye konuştu.
“Bütün kartlar masada, her türlü desteğe hazırız”
İsmail Demir, başkanlık olarak, özel sektörün dinamizmine ve
sürükleyiciliğine inandıkları, bazı uygulamalarla bunları teşvik
ettiklerini anlattı.
Gayretli, belirli teknolojik altyapısı veya dinamizmi olan yapıların
gücünün yetmediği noktalarda veya uzun vadeli planlar yapmaya ihtiyaç
duyduklarında yanlarında olduklarını dile getiren Demir, şu ifadeleri
kullandı:
“Gerektiğinde proje ve sipariş vererek önlerini görmelerini sağlıyoruz.
Bazı yerlerde de çoklu kullanıma yönelik teknolojiler geliştirilmesine
ve kullanımı sağlamaya yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz. Burada da tam
anlamıyla desteğimiz olacaktır ama savunma sanayisi şirketlerinin
birebir sağlık sektöründe olup devleşmesi gibi bir politikadan ziyade
çeşitli kabiliyetleri desteklemek, onların yanında olmak, gerekirse
ortaklık yapmak yaklaşımındayız. Burada hangi seviyede, hangi
teknolojide, hangi şirket bazında, ne tür ihtiyaç olduğunun tespiti
önemli. Bütün kartları masaya açmış durumdayız. Ülke yararına, ‘Milli
Teknoloji Hamlesi’nin başarıya ulaşması gayesiyle sonuç odaklı her türlü
desteğe hazırız. Bu başkanlığımızla, savunma sanayisi şirketlerimiz
aracılığıyla olabilir. Savunma sanayisi şirketi başlığı altında bir
sağlık şirketi oluşturmaktansa sağlık alanında gayretli yapılarla
beraber olup onlarla birlikte yürütmek daha etkin bir çözüm olacaktır
diye düşünüyoruz.”
“Savunmadaki model örnek olabilir”
Doğrudan yurt dışından tedarik edilen her türlü üründe özellikle
kamunun, önce yerli imkanlara çok dikkatle bakması gerektiğini
vurgulayan Demir, diğer sektörlerin de farklı alanlardaki mevcut
imkanları keşfettikten sonra buralardaki yerlilik imkanlarını devreye
koyarak hareket etmelerinin önem taşıdığını belirtti.
Demir, “Ürünlerin sahaya sürülmesi, hizmet vermesi önemli ama milli ve
yerli imkanlarla yapılması ülke geleceği açısından daha da önemli. Belki
ürünlerin ilk safhada tam fonksiyonunu görmeyebilir, biraz
bekleyebiliriz. Uzun vadede geleceğimiz için millilik ve yerlilik
kavramına son derece önem vermek gerekiyor. Sektörlerin birbirleriyle
konuşması, sanayi ve teknoloji ekosistemimizin yaygın şekilde bir
haritasının herkes tarafından bilinmesi ve yapacağımız alımlarda,
kullanımlarda oradan azami faydalanılması gerekiyor. Bunun örneklerini
Savunma Sanayii Başkanlığı çeşitli ortamlarda gösterdi, bu model diğer
sektörlerde de örnek olabilir diye düşünüyoruz.” dedi.